24.07.2000

Artur-I. kabus nightmare

Sevgili Arkadaşlar, video şu linktedir:  Artur-I. kâbus {nightmare}, (I-ארתור - סיוטי לילה / חלק)
kelimeler ise aşağıdadır:
לנחור - to snore - horlamak; (Archaic) slaughter an animal by stabbing it in its throat,
לצעוק - çığlık atmak, haykırmak, bağırmak,... {scream}
הִדְהֵד  - to echo - yankılanmak, to reverberate,
מַשָּׂאִית  - kamyon, yük vagonu, el arabası, takas,... {truck}
הִשְׁתִּיק  - sessizlik, ses çıkarmama, sükut, sessiz
 בנִימוּס - kibarca, nezaketle, nazikçe {politely}
הִכְרִיחַ  - to force, zorlamak, mecbur etmek
לצֵאת - dışarı çıkmak,  {to go out}
מִפְלֶצֶת  - canavar, ucube, dev {monster}
הַחוּצָה   - outside ; get out! çek git, defol.
פַּחְדָן  - korkak, ödlek kimse (Argo) {coward}
הִרְבִּיץ  - מרביץ-  Beats, vurmak, dövmek, çırpmak
אֶגְרוֹף  - yumruk, el, yumruk atmak {fist - punch },
עָלוּב  - sefil, zavallı, acınacak halde, perişan,... {wretched}
גִּבְעָה  - yığın, tepe, tepecik, yokuş {hill}
רֵיחַ  - koku, koklama, koku alma duyusu, pis... {smell}
הַמְבּוּרְגֶּר  - hamburger, kıyma, sığır bifteği {hamburger}
נָשַׁךְ  - ısırmak, dişlemek;
נָגַע   - to touch ; (colloquial) to taste (food) ; (colloquial) to hurt, to damage ; to touch on ; (colloquial) to interest, to concern
חֻצְפָּן - yüzsüz, arsız, küstah
לנקום - öcünü almak, hıncını almak, intikamını... {revenge}
להציל - kurtarmak, muaf tutmak, hacizden... {rescue}
עָף - to fly
סִיּוּט - kâbus, karabasan {nightmare}
נוֹרָא - berbat, iğrenç, kötü, korkunç, tüyler... {dreadful}
רָדַף - kovalamak, takip etmek, peşinde olmak, peşine düşmek,
הַמְבּוּרְגֶּר  - Hamburger
רַע  - kötü; zarar, yıkım, perişanlık,... {bad}
מֵאָז  - since, ever since ; since then.
מְנֻתָּק  - kesilme, bozulma, parçalanma;... {disruption}
חֹשֶׁךְ  - karanlık; bilinmezlik, esrarengizlik,... {darkness}
מה זה משנה? - ne önemi var, ne olur {what does it matter}.
עדיף - iyi, güzel, hayırlı, yararlı, sağlığa... {good}
נִטְרַק  - to be slammed (a door, window), çarpmak, çarparak kapatmak,
אֵימָה  - korku, dehşet, endişe, kaygı, sıkıntı,... {fear}
קֻפְסָה  - box, tin, can, container, kutu, sandık, kutu veya sandık dolusu;... {box}
נוטרדאם - Notre-Dame
חִבּוּר  - bağlantı, aktarma, irtibat, bağ; alâka;... {connection}
להגיש - baskı yapmak, sıkıştırmak, {press},sunmak, {present}
עַכְבָּר  - fare, sıçan {mouse}
סְתָם  - (colloquial) simply, just
סרטי אימה - korku filmi {horror film}
מֶתַח  - gerilim, gerginlik, heyecan, germe,... {tension}
ספרי מתח thriller, heyecanlı hikâye,
רַכֶּבֶת הָרִים - lunapark treni, yükseklere çıkıp birden... {roller coaster}
בֻּבָּה  - בובה - oyuncak bebek, kukla, taş bebek, bebek;... {doll}
בְּסַךְ הַכֹּל - genellikle, her şeyi hesaba katarak {on the whole}
להיתקע - sokmak, eklemek, girmek [bilg.], atmak,... {insert}
הִתְמוֹטֵט  - to collapse, to disintegrate, çökmek, düşmek,
נָעַל  - to close, to lock, to shut ; to adjourn
כְּלוּם  - adv. nothing, none, fig, scratch; something, anything, aught.
שום דבר - hiç, asla, katiyen {nothing}, hiçbir şey, hiç, sıfır,{nothing}
כִּפְתֵּר  - düğmelemek
חָטַף  - kaçırmak {kidnap}, kapmak, yakalamak, fırsattan istifade... {snatch}
תחטוף שַׁפַּעַת - Gets the flu (grip)
צִחְצֵחַ  - to brush, to scrub, to polish
שָׁבִיר  - fragile kırılgan, çıtkırıldım, kırılabilir, kolay kırılır, narin, alıngan, ince, gevrek, breakable- kırılır, kırılabilir, bozulabilir, ehlileşir, sürülebilir (toprak).
גַּב  - sırt, belkemiği; arka, geri; arkalık,... {back}
מנורת קריאה - настольная лампа {reading lamp}
לְכָבּוֹת - söndürmek, gidermek, dindirmek,... {quench}

תוציאו אותי מכאן - Get me out of here!

22.07.2000

Turtle's Flute

Sevgili Arkadaşlar, video şu linktedir:  Turtle's Flute
kelimeler ise aşağıdadır

חָלִיל  - flüt, {flute}
גדות נהרriverbank, nehir kenarı
נִגֵּן  - (music) to play
אַרְיֵה  - aslan, {lion}
נָחָשׁ  - yılan, {snake}
קופים - maymun, {monkey}
צליל - ses, melodi, {sound}
אִטִּיּוּת  - hafiflik, ağırlık, yavaşlık {slowness}
הוֹשִׁיט  - elini uzatmak, uzanmak {reach out}
הַחוּצָה  - dışarı, dışarıya, dışarıda, uzakta,... {out}
צַוָּאר  - boyun, boğaz, yaka, kıstak {neck}
מְסֻגָּר  - closed, shut, sealed ; introspective
עצמה את עיניה        |        Closed her eyes
אָחַז  - kapmak, tutmak, yakalamak, kavramak,... {grasp}
לְמַעַן  - için, göre, amacıyla, doğru, uygun,... {for}
בִּקְתָּה  - kabin, hücre, kulübe, kamara, uçakta... {cabin}
(פ' קל)נָעַל  - kilitlemek, {lock}
שָׂדֶה  - tarla, otlak, bilgi alanı, kır, alan,... {field}
לְהָחֵל - begin, commence, start
מבלי לזוז | Without moving.
הִרְהֵר  - to think about, to ponder
פְּלִיאָה - harika, mucize, şaşılacak şey, hayret,... {wonder}
התלהבות - gayret, heyecan, şevk, heves, coşku,... {enthusiasm}
לבסוף - in the end, finally
הִצְטָרֵךְ  - to need, to require ; to have to
מָחָא   - alkışlamak
מָחָא כַּף - alkışlamak, el çırpmak; beğenmek {applaud}
מחזה - oyun, eğlence, oynama; tiyatro; gösteri,... {play}
מדהים - şaşırtıcı, şaşılacak, hayran eden,... {amazing}
נֶאֱנַח  - inlemek, sızlanmak, gıcırdamak {groan}
תְּפוּסָה  - tutuldu
לוּ  - if, if only
צָעַד  - yürümek, yürüyerek gitmek, dolaşmak,... {walk}
לשחרר - serbest bırakmak, salıvermek, koyvermek,... {release}
הִתְרִיעַ  - to warn, to caution ; to protest
חָשַׁשׁ  - to worry, to be concerned ; to fear for someone/something
לאט לאט - çok yavaşça, oldukça yavaş bir şekilde,... {very slowly}
להתאמץ - gayret etmek, uğraşmak {make an effort}